1483 morova seferi ve hersek in ilhaki

Bütün bu sıkıntılara rağmen, Sultân Bâyezid, 1483’de 1
Seferini Morava’ya ve 1484 yılında ikinci seferini de Boğdan’a yaptı
Maalesef düşmanlar, 1485 yılından itibaren, dünyanın 1
ve 2
güçlü devletleri olan Memlüklülerle Osmanlıların arasını açmaya muvaffak oldular
Osmanlı hacılarının güvenliğini sağlamayan Memlüklülere karşı, Mayıs 1485’de Çukurova’ya asker gönderilerek resmen harp başlatılmış oldu
Memlüklü Sultânı Kayıtbay düşmanlığın devamını istemiyordu; çünkü bundan Endülüs’de Müslümanlara zulmeden İspanya ve Portekiz ve ayrıca tüm Hıristiyan blok istifade ediyordu
Neticede Ramazan Oğulları Memlüklülerde ve Zülkadir Oğlu Osmanlı’da kalmak üzere, yıllar süren ve genellikle Memlüklü lehine sonuçlanan savaş yılları sona erdi

1495’de Cem Sultân’ın vefatı ve de Memlüklü ile yapılan sulhden sonra yeniden asıl saltanat yıllarına başlayan II
Bâyezid, evvela Boğdan’a musallat olan Polonya’ya karşı haretekete girişti
Bununla da kalmadı; Venedik, Macaristan ve zaten arada düşmanlık bulunan İspanya ile fiilen savaş hali başladı
II
Bâyezid 4
Ve 5
seferini, sırasıyla 1499 ve 1500 yıllarında Venedik üzerine yaptı
4 yıl süren savaşlar neticesinde, Venedik Balkanlardaki bütün müstemlekelerini, başta Mora ve Yunanistan olmak üzere, Osmanlı Devleti’ne teslim mecburiyetinde kaldı
Osmanlı orduları, Macaristan ve Bosna’da yaptıkları savaşlarda da önemli fetihler elde ettiler
Maalesef, bu başarıların ardından, Erdebil’deki Safevî tarikatının şeyhlerinden Şeyh Cüneyd, onun oğlu Şeyh Haydar ve nihayet asırlarca Osmanlı Devleti’ni fetihlerinden uzak tutan Şah İsmail ve onun Şi’i devleti olan Safevîler meselesi ortaya çıktı
1460’da Şeyh Cüneyd katledildi, ama yerine geçen Şeyh Haydar, işi daha da ileriye götürdü
Asıl problem, Uzun Hasan’ın da torunu olan Şah İsmail ile başladı
Şah İsmail’in desteğiyle Anadolu’dan toplanan Türkmen gençleri, Erdebil’e götürülüyor ve orada ciddi bir Şî’a eğitimi verildikten sonra, birer Şi’î mollası olarak Osmanlı Sofuları adıyla Anadolu’ya gönderiliyordu
1507’de Şah İsmail’in Zülkadir Oğlu Alâüddevle Beyin kızını istemesi ve onun da bir Şi’îye kızını vermek istememesi üzerine, II
Bâyezid’in kayınpederi ve Yavuz’un da dedesi olan Zülkadir Oğlu beğliğine saldırdı ve zulme başladı
Osmanlı Devleti’nden ve Memlüklülerden tepki görmeyince iyice şımardı
Tepki, 1487 yılından beri sancakbeğliğinde bulunduğu Trabzon’dan yani Yavuz’dan geldi ve Şehzâde Yavuz hemen Gürcistan Seferine çıktı
Bu sefer sonucunda, Yavuz komutasındaki Osmanlı orduları, Şah İsmail’in oğlu İbrahim Mirza’nın komuta ettiği Safevî ordusunu Erzincan yakınlarında perişan etti
Halk, Yavuz adına “Yürü Sultân Selim, devrân senindir” türkülerini söylüyor ve babasının pasifliğini bir nevi protesto ediyordu
Zor olan nokta Şah İsmail’in şahlığı ve şeyhliği beraber götürmesiydi
Bu sebeple Antalyalı bir Türkmen olan ve Erdebil’e giderek tam bir Şi’i mollası haline gelen Şah Kulu isimli halifesi, çevresine topladığı bazı göçebelerle devletin başına yeniden gâile açmaya hazırlanıyordu
Veziriazam Ali Paşa, üzerine yürüdü ve Sivas yakınlarındaki Gökçay mevkiinde 1511 yılında katledildi
Bu arada önce Kırım’a geçen ve ardından da Edirne’ye gelerek babasıyla görüşmek isteyen Selim’e, Şehzâde Ahmed ve Korkut taraftarları engel olmak istiyorlardı
Nitekim Çorlu’da babasının ordusuyla Şehzâde Selim’in ordusunu karşı karşıya getirdiler
Babaya kılıç çekilmez diyerek, Karabulut isimli atıyla kaçtı (1511)
Aynı yıl Şehzâde Ahmed bu kargaşadan yararlanarak Konya’da sultanlığını ilan etti
Meşru veliahdlıktan düştü ve Şehzâde Korkut veliahd oldu
Yeniçeri ve bazı devlet erkânının ısrarla Şehzâde Selim’i istediğini bilen Sultân Bâyezid, başka çare olmadığını anlamıştı
Şehzâde Ahmed'in, Şah İsmail'in yakın adamı Nur-ı Ali isimli halifesinin Amasya ve Tokat’da kargaşa çıkarmasına rağmen, karşı gelemeyerek Konya’ya gelmesi, Selim’in işini kolaylaştırıyordu
Bu hadiseler üzerine, 24 Nisan 1512 tarihinde Şehzâde Selim lehine tahttan ferâğat eden II
Bâyezid, 11 gün Eski Saray’da ikamet ettikten sonra, Dimetoka’ya gitmek üzere yola çıktı
Kendisine tahsis edilen ikametgâha ulaşmadan Çorlu yakınlarında yolda vefat etti
ZEVCELERİ: 1- Nigâr Hâtûn; Şehzâde Korkut ile Fatma Sultân’ın annesi ve Abdullah Vehbi’nin kızı
2- Şirin Hâtun; Abdullah kızı ve Şehzâde Abdullah’ın annesi
3- Gülruh Hâtun; Abdülhayy’ın kızı ve Alemşah ile Kamer Sultân’ın annesi
4- Bülbül Hâtun; Abdullah kızı ve Şehzâde Ahmed ile Hundi Sultân’ın annesi
5- Hüsnüşah Hâtun; Karamanoğlu Nasuh Bey’in kızı
6- Gülbahar Hâtûn; Abdüssamed’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un annesi
7- Ferâhşâd Hâtun; Kefe sancak Beği Mehmed’in annesi
8- Ayşe Hâtûn; Zülkadiroğlu Alaaüd-devle Bozkurd Bey’in kızı ve bir görüşe göre Yavuz’un annesi
ÇOCUKLARI: 1-Şehzâde Sultân Abdullah Hân
2- Gevher Mülûk Sultân
3-Şehzâde Sultân Korkut Hân
4-Şehzâde Sultân Ahmed Hân
5- Yavuz Sultân Selim Hân
6-Şehzâde Sultân Şehinşâh Hân
7-Şehzâde Sultân Mahmûd Hân
8-Şehzâde Sultân Mehmed Hân
9-Şehzâde Sultân Alem Şah Hân
10- Selçuk Sultân
11- Hatice Sultân
12- İlaldı Sultân
13- Ayşe Sultân
14- Hundi Sultân
15- Ayn-i Şah Sultân
16- Fatma Sultân
17-Şah Sultân
18- Hüma Sultân
19- Kamer Sultân
II
Bâyezid devrinin önemli devlet adamları arasında, Vezir-i A’zamlardan İshak Paşa, Hersek-zâde Ahmed Paşa, Çandarlı İbrahim Paşa ve Koca Mustafa Paşa; Şeyhülislâmlardan Molla Abdülkerim Efendi ve Zenbilli Ali Efendi; ilim ve maneviyât erbabından ise, Molla Lütfi Efendi, Sarı Gürz, Muslihuddin bin Sinan Efendi, İdris-i Bitlisî, kendilerine uzaktan taltiflerde bulunduğu Molla Cami ve Ubeydullah Ahrar Hazretleri ve şairlerden ise, Niyâzî-i Mısrî, Vasfî ve İznikli Celilî misâl olarak zikredilebilir
Gâzî, âlim, şâir, hattât, veli ve müzehhib gibi çok sıfatları bulunan II
Bâyezid, babası Fâtih’in fetihlerini çok iyi hazmetmesine rağmen, kendi zamanında sadece 160
000 km2’lik genişleme temin edebilmiştir
Fetret devrinden sonra Osmanlı Devleti’nin en sıkıntılı dönemlerinden olması, bunun başlıca sebeplerindendir 