kapi arasi
Devlet adamlarının, hiç ummadığı bir anda ölümle burun buruna geldiği, karşısında cellâtı görüverdiği yerdi Bâbusselâm’ın kulelerinin arasındaki Kapuarası. Birinci ve ikinci avluya bakan karşılıklı 2 kapı kapatıldığında, aralarında bir insanın gizlice yok edilebileceği karanlık bir kapı arası kalırdı. Nicelerinin ansızın kaybolduğu bu karanlık aralık, Divânhâneye gizli bir geçitle bağlanan cellât hücrelerine açılırdı.
Sarayın en mühim kapısı Bâbusselâm, hepsinden daha korkunç hâtırâları saklıyordu ortaçağ usûlü kulelerinin altında. Habersiz gelen ölüm emri, bu karanlık dehlizde merhametsiz bir cellâdın yağlı kemendiyle yakalayıverirdi koskoca vezîriâzâmı. Kapuarasından geçmek ölüm koridorundan geçmek demekti birçokları için. İki kapı arasındaki karanlık dehlizden geçerken, diğer kapıdan Divanhâneye çıkamadan can verme ihtimâli bulunduğundan, buradan geçen vezirler ecel terleri dökerler, Ortakapı’dan çıktıklarında şükür sadakası dağıtırlardı zaman zaman. Belki de bu yüzden her an ölüme hazır bekleyen ve kaftanının altında vasiyetini saklayan vezirlerin haddi hesâbı yoktu. Patrona Halil isyânında saraya sığınan Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa da kapuarasında boğulanlardan biri ve en meşhuruydu.
Kapının adı Bâbusselâmdı. Ve ancak bu kapıdan geçtikten sonra selâmete eriyorlardı devlet adamları. Padişah selâmlanarak girildiği için Bâbusselâm ismini alan ve Orta kapı olarak da bilinen bu kapının sağlı sollu dehlizleri, cellât hücreleriyle doluydu.
Bâbusselâm’ın sağ tarafında kulenin altında, cezâları tecil edildiği ya da sürgün edilmek istendikleri zaman kurbanların atıldığı zindanın küçük demir kapısı, sol taraftaki kulenin altında ise bazılarının ölmeden önce son defa abdest aldıkları küçük çeşme hâlâ duruyor yerinde. Boğulmaları gerekenlerin infazları umûmiyetle kapuarası denen hücrelerde gerçekleştirilirdi. Bu kapının önündeki Seng-i İbret denilen ve idam edilenlerin kesik başlarının teşhir edildiği sütunlar da Tanzîmâtın îlânından sonra, Sultan Abdülmecid’in siyâsî îdamları yasaklamasıyla, yerlerinden sökülüp toprağa gömülmüştü. Nice kesilmiş başlar gören bu kuleli kapı, hâlâ ortaçağın o karanlık ve korkunç mîmârî üslûbunu andıran yapısıyla sarayın en meşhur kapısı olarak o kanlı günleri hatırlatmaya devâm ediyor ziyâretçilere.