yeni camii
Sultan III. Murat'ın eşi ve III. Mehmet'in annesi olan Venedik asıllı Safiye Sultan, kendi adına bir cami yaptırmak istiyordu. Bu görevi saray başmimarı olan Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut Ağa'ya verdi. Davut Ağa, caminin yerini belirledi ve planını çizdi. Bu, İstanbul'da deniz kıyısında yapılacak olan ilk büyük cami olacaktı. 1597 yılının Ağustos ayında devrin ileri gelenlerinin bulunduğu bir törenle caminin temeli atıldı. Ancak büyük bir sorun vardı. Neresi kazılsa sürekli su çıkıyor, tulumbalar ve değirmenlerle suyun boşaltılmasına çalışılıyordu. Davut Ağa, bu engeli aşmakta kararlıydı. Temeldeki suyun kurutulmasından sonra inşaata başlandı. İnşaatta kullanılan taşlar Rodos'tan getirildi. Yapı birinci kat pencerelerinin hizasına, minare ise birinci şerefeye kadar çıkmıştı ki, Mimar Davut Ağa, bir veba salgını sırasında öldü. Bunun üzerine Dalkılıç Ahmet Çavuş, inşaatı devam ettirdi. Ancak 1603 yılında III.Mehmet'in ölümüyle, Valide Safiye Sultan, geleneklere uyularak eski saraya gönderilince inşaat yarıda kaldı ve yaklaşık 57 yıl kaderine terk edilmiş halde kaldı. Bu süre içinde zamanın tahribatına uğramış, bir yangın sonucu da büyük hasar görmüştü.
Köprülü Mehmet Paşa'nın sadrazamlığı sırasında tahtta bulunan IV. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan, bir yangın sonrasında şehri gezerken, caminin bitirilmemiş ve harabeye dönmüş halini görünce camiyi tamamlatmaya karar verdi. Dönemin mimarbaşısı Mustafa Ağa, Davut Ağa'nın planlarına uygun olarak inşaata başladı ve cami 3 yıl içinde tamamlanarak, 8 Şubat 1663 günü törenle ibadete açıldı.
Yeni Cami'nin mimarisinde Selçuklu tesiri yoktur. Mimar Sinan'ın Şehzade Camii'nde ve Sedefkar Mehmet Ağa'nın Sultanahmet Camii'nde kullandığı kubbe planını tekrar eder.Ancak kubbenin piramidi andırır şekilde yükselmesiyle kendine has bir özellik arz eder.
Caminin ana kubbesi 4 filayağına oturtulmuştur. Mermer oyularak yapılan minberi büyük ve ince bir sanat eseridir. Stalaktik başlıklı sütunların tuttuğu 24 revaklı avluda Türk sanatının en değerli mücevherlerinden sayılan bir şadırvan vardır.
4 yarım kubbe ile çevrelenen, 36 metre yükseklikte ve 17,5 metre çapındaki 24 pencereli ana kubbe beyaz zemin üzerine oturtulmuştur. Caminin beyaz mermerden minberi, ayrıca pencerelerin sedef kakmalı kapaklarındaki işçilik ince bir sanat ürünüdür. Pencerelerin üzerinde Mustafa Çelebi tarafından yazılan sure ve ayetler yer almaktadır.
Cami ile birlikte bir çarşı (Mısır Çarşısı), iki çeşmeli sebilhane, bir dar-ül kurra ve bir okul yapılmıştır.
Mısır Çarşısı, L şeklinde olup tarihi çarşılar içinde Kapalıçarşı'dan sonra en gözde ikinci çarşıdır.
Yeni Cami'nin asıl özelliğini, camiye bitişik bir kemer üzerine yapılan ve 17. yüzyıl Türk ve mimarlığının en güzel örneklerinden biri olan Hünkar Kasrı (Valide Kasrı) oluşturur. Yapıldığı yıllarda Valide Sultan, daha sonra da padişah ve sultanlar namazdan ve dini törenlerden önce buraya gelir, bir süre dinlenirlerdi.
Kasrın giriş kapısındaki ağaç işçiliği, içerideki çinili ocaklar, duvarları kaplayan çini panolar, renkli cam pencereler harikadırlar. Çiniler İznik'te yapılmıştır ve bir kısmı sadece bu kasrı süslemek için özel olarak yapıldığından, desenlerine başka hiç bir yerde rastlanmaz. Panolar karanfil, gül, şakayık, çeşitli dallar ve yapraklarla süslenmiştir. Cami, selatini (sultanlar tarafından yaptırılan) camilerin son örneği olduğu gibi, camiye bitişik Hünkar Kasrı'nı süsleyen çiniler de Türk çini sanatının en son ve en güzel örnekleridir.