//--> osmanli-devleti1299 | Osmanli Devleti | osmanli padisahlari | osmanli vezirleri | Osmanli Ansiklopedi Bilgileri


Osmanli Bizim Çektiğimiz Videolar

osmanli-devleti1299 | Osmanli Devleti | osmanli padisahlari | osmanli vezirleri | Osmanli Ansiklopedi Bilgileri

cellat mezarligi

Osmanlıda, adam asmak, boğmak ve kelle kesmek bir ceza şekliydi, bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurdu, bir gurup cellat padişah ve diğer yüksek rütbeliler için her an hazır durumda beklerlerdi.

Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi, cellatlar  infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi.

Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arakasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayının ön bahçesinde bulunmakta hergün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir.

İnfazlar bazen de Yedikule Zindanlarında yapılırdı, bu zindanlar ziyarete açıktır idamların ve işkencelerin yapıldığı yerler gezilebilir.

 

 


Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan, cellatların infazdan sonra
ellerini ve baltalarını yıkadığı Cellat Çeşmesi

İnfaz şekilleri, yani öldürme şekilleri kişinin konumu, mevkii, rütbesine ve işlediği suça göre değişirdi. Osmanlı sultanları ve şehzadelerinin kanı dökülmez, yay kirişi, ip ve kementle boğularak öldürülürlerdi. Bu öldürme şekli Türklerin Müslüman olmadan önceki dinleri olan

Şamaniz’den geliyordu. Doğan Avcıoğlu, “Türklerin Tarihi” adlı eserinin ikinci cildinde:” Şamanist Türkler kan akıtarak öldürmekten çekinirler, Osmanlı padişah ve şehzadeleri boğularak öldürülürdü” der.

İnfaz edilecek halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı.

İstanbul dışında, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini ispat etmek için, kesilen başları meşin bir kırbaya (torba) konur, torba balla doldurulur, İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü.

Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur.. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi.

 

 


Halen Topkapı Sarayı bahçesinde duran Cellat Çeşmesinin
değişik açıdan çekilmiş bir fotoğrafı

Bu kesilen başlar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar üç gün kalırdı burda, bazen yüzlerce kafa olurdu.

Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kıçlarının üzerine koyardı.

Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna göre parayla satardı.

Osmanlıda cellatlar dilsiz ve sağır olurlardı, bu iş için seçilen kişilerin dilleri kesilirdi.

Osmanlı tarihinde en hazin boğarak öldürme olayı 28 Oce 1595 te cereyen etmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in imparatorluğun devamlılığını sağlamak amacıyla çıkardığı, “Nizamı Alem” fermanı gereğince, fermanın metni şöyledir:( Her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola (nasip ola) karındaşlarını nizamı alem için katletmek münasiptir.)

Üçüncü Mehmet , 19 çocuk ve yetişkin şehzade kardeşlerini bir gecede dilsiz cellatlara boğdurmuştu. Ertesi günü Divanı Hümayun avlusuna üzeri kıymetli örtüler, kıymetli taşlarla bezenmiş sorguçlar ve kavuklar bulunan 19 şehzade tabutu konmuştu.

 

 


Dikdörtgen şeklindeki üzerinde hiçbir yazı bulunmayan Cellat Mezar Taşları ve
yan yana iki cellat mezarı. İstanbul’daki Eyüp semti girişinde.

 Üçüncü Mehmet 1595-1603 yılarında saltanat sürmüştür. Kanuninin torunu ve İkinci Selim’in oğludur, Kanije zaferi bu padişah zamanında kazanılmıştır. Üçüncü Mehmet bu zaferden sonra Ünye’de mezarı bulunan Tiryaki Hasan Paşaya bir çok değerli hediyelerle  birlikte vezirliğe eş değerde Beylerbeyilik ünvanı vermiştir.

Ondan sonra tahta geçen oğlu Birinci Ahmet, Fatih Sultan Mehmet’in koyduğu 150 senelik “Nizamı Alem” kanununu kaldırarak, kardeş öldürme geleneğine son vermiş ve kardeşini veliaht (gelecekte saltanatı devralacak kişi) ilan etmiştir. Cellatlar konusunda son zamanda üç yeni kitap yayınlanmıştır: “Cellatları da Asarlar- Ergün Hiçyılmaz” “Ölümün soğuk eli, Cellat-Muhammet Pamuk” “Cellat ve Ötekiler-Cengiz Yıldırımm

Osmanlı’da halk, İslam dininin adam öldürmeyi yasaklaması, can alan bu kişilere toplum tarafından hoş bakılmaması nedeniyle, bir çok insani duygu ve özelliklerden yoksun olan, acıma, merhamet, sevgi hisleri bulunmayan bu insanları mezarlıklarına almamış, kendi aralarına gömülmelerini istememiştir.

 

 


Bugün yeni mezarların arasında kalmış bir cellat mezar taşı bu mezarlık Eyüp semtinin
Piyer Loti tarafındadır.

Tarihçi Reşat Ekrem Koçu:” Toplum, din ve ahlak anlayışımızın en güzel örneklerinden biri olarak, cana kıyan, kesen veya boğan celladın ölüsünü halkın, mezarlıklarına kabul etmemesi son derece takdire şayandır.” demiştir. Bu nedenle, Osmanlı cellatlar için İstanbul’un en ücra yerinde mezarlık yapmış ve cellatlar halktan ayrı olarak buraya gömülmüştür.

İstanbul’da iki yerde cellat mezarlığı olduğu bilinmektedir, Haldun Hürel.”İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık” adlı eserinde bunlardan birinin,Edirnekapı’dan Ayvansaraya inen kara surlarının Eğrikapı civarında olduğunu yazar, fakat ben burada uzun aramalarıma rağmen bu mezarlığı bulamadım.

Diğer bir cellat mezarlığı da Eyüpte, mezarlıklar arasından dar bir yokuşla çıkılan, Fransız yazar Pierre Loti’nin bir müddet yaşadığı, şimdilerde müze-kafe olan evin önünden gidilerek çıkılan, Karyağdı bayırında, Karyağdıbaba tekkesinin biraz ilerisindedir.

O zaman burası İstanbul’un en uç noktasu kuş uçmaz, kervan geçmez kimsenin uğramadığı

doğru dürüst yolu olmayan yabani ağaçlar içinde ürkütücü bir yerdi. Buraya Karyağdıbaba bayırı denmesinin nedeni biraz aşağısında bulunan bir bektaşi tekkesinden ileri gelir.

Burası bugün normal mezarlık olmuştur, aralarda tek tük cellat mezarı kalmıştır. Bunların cellat mezarları oldukları ise mezar taşlarından anlaşılmaktadır.

Osmanlı mezarlıkları, taş işçiliğinin en güzel örnekleri ile yapılmış mezar taşları ile doludur, burada gömülü insanların dünyada iken ne iş yaptıklarını mezar taşlarına bakarak anlamak mümkündür, vezir mi, denizci mi, subay mı yeniçeri mi ,ulema mı, kadı mı? hepsi mezar taşlarından anlaşılr.

 

 


Yan yana iki Cellat Mezarı

 Cellat mezar taşlarının üzerinde ise, isim, doğum tarihi, ölüm tarihi gibi hiçbir yazı ve işaret yoktur. Bu taşlar iki metre yüksekliğinde 40-50 cm. genişliğinde dikdörtgen şeklindedir. Birçok insan bu taşların bu mezarlıkta ne aradığını, niye dikildiklerini bilmez, ama normal mezar taşları ile yan yana öylece dururlar.

Burada dolaşırken, çevrede oturan İbrahim Bakkal adında bir vatandaş bana ne aradığımı sordu, anlattım,

-Benim çocukluğum buralarda geçti, bu mezarlıkta oynardık  bu taşlardan çok vardı, buraya

mahalleli lanetli mezarlık derdi, kuş uçmaz kervan geçmezdi, buradan geçmeye korkardı insanlar, normal mezarlık yapmak için bu taşları söktüler, dedi.

-Bu üçbeş taş nasıl kaldı, bunlar normal mezarlara çok yakın hemen hemen bitişik?

-Halk bunlara dokunmaktan korktu lanetli diye olduğu yerde bıraktı, çünkü buraya gömülenlerden birinin geride kalan aile fertleri birer hafta arayla bilinmeyen bir hastalıktan öldüler.

 

 

 
Eyüp semtinin girişinde bulunan bu mezarlar günümüze ulaşanlardan en iyileridir.

Cellat Mezarlarından diğer örnekler

Dünyada bir örneği daha bulunmayan bu mezarlık bir açık hava müzesi gibi korunması gerekirken kaybolup gitmiştir, birkaç sene sonra tamamen yok olacaktır, bu taşlar ve mezarları orijinal yerinde son gören ve fotoğraflarını çeken ben olmam umarım.

Cellatların normal mezarlıkları alınmamasında ise, insana saygı, iyilerle kötüleri aynı kefeye koymama felsefesi yatar. Halk bu insanların cesetlerini aralarına almamakla bunu anlatmaya çalışmıştır.

Mezar taşlarında hiçbir yazı ve işaret bulunmaması ise anlaşılır bir durumdur. Bu, öldürülen kişinin geride kalan yakınlarının, bunları mezar taşlarından bulup, mezarlarını tahrip etme

eş ve çocuklarına kötülük veya başkaca bir hatalı tutum ve davranış içinde olmamaları için alınan bir koruma önlemi olsa gerektir.

Böylece en azından, cellat baba seçmeme şansı olmayan günahsız çocukların kimler oldukları, varsa annesi, babası, akrabaları bilinmeyecek, cellat yakınları diye dışlanmayacaktır.

  • Burdasin: Ana Sayfa
    Bugün: 68
    Tıklama: 1676
    Çevrimiçi:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol