osmanli musiki
Türk müziği, Türkler'in Orta Asya'dan beri geliştirdikleri, bugünkü özellikleri Selçuklu ve Osmanlı döneminde belirginleşen müzik. Musiki, Osmanlı döneminde halk ve üst kültür çevrelerinde birbiriyle ilişkili, fakat karakterleri farklı iki ana dal olarak gelişmiştir. Osmanlı'nın son dönemindeki modernleşme hareketleriyle Batı etkisi görülmeye başlanmış, bu etki Cumhuriyet döneminde daha da artmıştır.
Halk müziği ve "klasik" Türk müziği arasında çok önemli bir bağ vardır. Nitekim türkülerin pek çoğunda klasik musiki makamları kullanılmıştır. Aynı şekilde, türkü, köçekçe, oyun havası, sirto, vb. halk musikisi formları klasik Türk musikisinde kullanılmıştır. İsmail Dede Efendi, Şakir Ağa, Şevki Bey gibi büyük klasik musiki bestekarlarının hemen hepsinin halk musikisi formlarını kullandıkları gözlemlenir.
Osmanlılar yalnız musiki sanatına değil musiki ilmine de büyük önem verdiler. Türk müziğinin Arap, Acem, eski Yunan ve Bizans asıllı olduğunu ileri sürenler vardır. Ancak Klasik Türk Müziği genel nitelikleri bakımından Türk asıllıdır. Osmanlı uygarlığı her alanda büyük bir sentez geliştirdiği gibi, Türk müziği potasında yerel pek çok renk bu müziğin parçası haline gelmiş ve bunun karşılığında da Osmanlı musikisi devletin kapsadığı topraklar ve ötesine büyük etkilerde bulunmuştur.
İstanbul'un alınmasından sonra Topkapı Sarayında kurulan Enderun Musiki Mektebi ve özel meşkhanelerde eğitime geçilmesiyle daha belirli olarak kurallaşan ve klasik bir müzik niteliği kazanan Klasik Türk Müziği altı dönemde incelenir. Birinci dönem; hazırlayıcı dönemdir ve başlangıcından Meragalı Abdülkadir'e (1360-1435) kadar uzanan dönemdir. İlk klasik dönem, ikinci klasik dönem, yeni klasik dönem gibi dönemlerden günümüze gelir. Yeni klasik dönem oldukça önemlidir ve Dede Efendi'den Zekai Dede'ye (1825-1397) kadar uzanan kapsayan dizi, makamlar, usuller ve şekiller'den oluşur.
Türk Halk Müziği örnekleri genelde sözlü olmakla beraber, sözsüz dans müziklerini de içerir.
Halk türkülerinin ölçülü olanına kırık hava, ölçüsüz olanına uzun hava denir. Uzun havalar Anadolu'nun değişik bölgelerinde bozlak, türkmani, maya, hoyrat, divan, ağıt gibi adlarla anılır. Bunlar genellikle Karacaoğlan, Emrah, Ruhsati, Sümmani ve daha birçok tanınmış halk ozanının deyişleri üzerine yakılmıştır.
Kırık havalar ise koşma, yiğitleme, güzelleme, taşlama, ninni ve daha başka adlar altında kümelenir. Bunlar da genellikle gurbet, ayrılık, sıla hasreti, ölüm, askere gidiş, yiğitlik, düğün, çocuk sevgisi, kız kaçırma gibi köye has toplumsal bir olayı konu alır, sadelik, içtenlik, duygululuk gibi özellikler gösterir yerel renkler taşır. Türk Halk Müziği'nin melodi yapısı incelendiğinde bu melodilerin ses genişlikleri bakımından bir oktav (sekiz ses sınırı) tamamlayan dizi ve tonaliteyi kesin şekilde belirtmeyen ikili ile beşli aralıkları içinde yaratılmış olduğu görülür. Bununla birlikte dizi ve tonaliteyi belli eden sekizli ve daha geniş sınırlı melodiler de çoktur. Basit ve birleşik ölçülerden başka aksak ölçüleri içeren Türk Halk Müziği, ezgiler ve formlardan oluşur.
Türkiye'de Cumhuriyet Döneminde girişilen devrim hareketleri sanat konularına da yöneldi. Daha çok Klasik Batı müziğine önem verildi.
1924'de Ankara'da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. Osmanlı sarayındaki müzik topluluğu başkente getirilerek Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası adıyla konserler vermesi sağlandı.
Yetenekli gençlerin Avrupa ülkelerine gönderilip yetiştirilmesi hareketi başladı. İstanbul'da çalışmalarını sürdüren Darrültalimi Musiki adlı okul yeni bir yönetmelikle konservatuvar haline getirildi.
Çok sesli sanat müziğinde sesini Batı'da ilk duyuran Türk sanatçı Cemal Reşit Rey oldu. Öğrenimlerini devlet adına yurtdışında yapan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Akses dönüşlerinde Ankara Musiki Muallim Mektebi'nin öğretmen kadrosuna katıldılar. Bu sanatçılar Türk Sanat Tarihinde sanat tarihinde Türk Beşleri olarak anıldılar. Eserlerinde genellikle batı müziği ilkeleri halk müziğinden gelen ögelerle birleştirilmiştir. Ahmet Adnan Saygun'un Özsoy adlı bir perdelik operası 1924'de Ankara Halkevi'nde sahnelendi. Aynı bestecinin ikinci eseri Taşbebek de 1934'de başarı ile oynandı. Opera ve bale temsillerini gerçekleştirmek amacı ile Ankara Devlet Konservatuvarı'na bağlı bir Tatbikat Sahnesi 1940 yılında çalışmalarına başladı. Yetenekli gençlerin seçimi ile eğitime geçildi. İzleyen yıllarda Ahmet Adnan Saygun' un Kerem, Nevit Kodallının Van Gogh ve Gılgamış, Sabahattin Kalender'in Nasrettin Hoca, Ferit Tüzün'ün Çeşmebaşı eserleri sergilendi. Ankara'dan sonra İstanbul ve İzmir'de kurulan devlet konservatuvarları eğitime başladı.