mekke ve medineye asilmayan osmanli sancagi
Mekke ve Medine islamın iki kutsal kenti zaman zaman çeşitli toplumlar tarafından ele geçirilmiş ve yönetilmiştir.Osmanlılar mısır seferi sonunda Sultan Yavuz döneminde (1516-1517 ) tarihinde bu kutsal beldelere sahip
Olmuştur.
Osmanlı sultanı Yavuz Selim han kutsal şehirlere olan saygısından dolayı
Bu şehirleri kılıç çekmeden,savaşmadan aldığından ve tevazunun bir gereği
olarak “Hakimül Haremeyn “ katsal yerlerin hakimi denmesini istemeyip,
“ Hadimül Haremeyn “ Kutsal yerlerin hizmetcisi denmesini istemiştir.
Yavuz döneminden başlayarak , Sultan Abdülaziz dönemine kadar osmanlı tam üç yüz yıl Mekke ve Medine’ye olan saygılarından dolayı Osmanlı sancağını buralara asmamışlardır.
HADİM’ ÜL –HAREMEYN
Nebiler diyarı Yavuz Sultan Selim İçin ayrı bir ehemiyet arzediyordu. Hünkarın oralara karşı hürmeti bambaşka idi.Mısır feth edilmesi ile birlikte hilafet osmanlıya geçmiş, artık camilerde hutbeler Yavuz Sultan Selim adına okunur olmuştu. Hutbelerde kendisinden Mekke ve Medinenin hakimi anlamına gelen Hakimül Harameyn diye bahsediliyordu.
Yine birgün koca hünkar bir Cuma namazı için Halep Ulu camine gelmişti.
İmam minbere çıkıp kendisine dönük olarak Mekke ve Medinenin hakimi anlamına Hakimu’l Haremeyn sıfatıyla hutbe irad edince koca sultan ayağa kalktı ve şu ifadeler döküldü ağzından. “Hayır hayır Hakimu’l Haremeyn değil, mekke ve medinenin hizmetkarı anlamına gelen Hadimül Haremeyn “ denilmesini istedi .Bundan sonra camilerde hutbeler Hadimül Haremeyn (mekke ve medinenin hizmetkarı ) olarak irad edildi.Bu hadise Yavuz’un Resulüllah’a ne kadar bağlı
olduğunu en bariz örneğidir.