//--> osmanli-devleti1299 | Osmanli Devleti | osmanli padisahlari | osmanli vezirleri | Osmanli Ansiklopedi Bilgileri


Osmanli Bizim Çektiğimiz Videolar

osmanli-devleti1299 | Osmanli Devleti | osmanli padisahlari | osmanli vezirleri | Osmanli Ansiklopedi Bilgileri

osmanli da ehl i-beyt sevgisi



İslam düşmanları Osmanlı halifelerine çirkin iftiralar yaptıkları gibi bu mübarek zata da leke sürmeye çalışıyorlar.

Memleketin her tarafında ve hele Mekke’de Medine’de yaptırdığı görülmemiş güzel sanat eserlerine israf yaptı diyorlar. İçki içerdi diyorlar.

Sultan ikinci Selim hana ve Yıldırım sultan Bayezide de böyle iftira ettiler. Hiçbir vesikaya dayanmayan bu sözlere saf Müslümanlar da inanıyor.

Yeni tarih kitaplarına bile yazıyorlar. Halbuki Osmanlı padişahlarının hepsi her işlerinde İslamiyet'e uyar yüksek âlimlerin fetvaları ile hareket ederlerdi.
Hepsi salih dindar mübarek insanlardı. Herbiri İslamiyet'e çok hizmet etti.

İkinci Selim hanın Edirne’de yaptırdığı büyük Selimiyye camii düşmanlarına açık cevap vermekte iftiralarını yalanlamaktadır.

Din düşmanları iyileri kötülemekte kötüleri dinsizleri övmektedir.



Osmanlı sultanları ilme fenne bu kadar ehemmiyet vererek kıymetli mütehassıslar yetiştirdikleri ve eserler meydana gelmesine vesile oldukları gibi



İslamiyet'e hizmette de Abbasi ve Emevi ve diğer İslam devletlerini geçmiş bu çalışmaları ile de tarihte şan ve şöhret bırakmışlardır.

Yavuz Sultan Selim han
Kâbe’nin içini süpürmeye mahsus olan süpürgelerden birisi getirildiğinde süpürgeyi bir taç gibi kaldırarak başına koymuştur.

Kendinden sonra gelen sultanların taçlarına koydukları süpürge işareti buradan gelmektedir.




Kanuni Sultan Süleyman
Arafat meydanındaki tıkanmış olan su yollarını açarak Arafatı ve Mekke’yi suya kavuşturdu.



İkinci Abdülhamid han
bu su yollarını yeniden temizleyerek ve genişleterek hacıları suya doyurdu. Medine’deki Ayn-ı zerkayı Abdülmecid han tamir ve tevsi eyledi.

Vehhabiler Mekke’de Medine’de hiçbir kâfirin ve zalimin yapamayacağı vahşet ile Ehl-i sünnet Müslümanları kılıçtan geçirip Selefden yadigâr kalmış olan bütün türbeleri camileri ziyaret mahallerini yıktılar.

Mukaddes makamları ve kabristanları çöle çevirdiler.

İkinci Sultan Mahmud han
vehhabi eşkıyasını def ve tard ettikten sonra bütün bu eserleri yeniden inşa ve mamur eyledi.

Mısır ve Yanya ve Mora gibi vilayetlerin isyanı ve yeniçerilerin kazan kaldırmaları ve yok edilmeleri ve Rus ordularının saldırmaları sırasında

Sultan Mahmud han Mekke ve Medine’yi ancak tamir edebilmiş kendisinden sonra oğlu Abdülmecid han bunları tezyin için şaşılacak bir himmet ve gayret göstermiştir.
Hucre-i nebeviyyeye döşenmek üzere gönderdiği Kaşi tuğlalar altına kendi el yazısı ile kendi ismini zelilâne ve hakirâne yazmıştır.

Hele Babüsselam kemerine yazılmak üzere hazırlanan yazıdaki şahane kelimeleri kabul etmeyerek iki cihanın saltanatı Resulullaha mahsustur demiştir.



Sultan ikinci Abdülhamid hanın

bu mübarek beldelere ve bunların şefaat sahibi efendisine yaptığı hürmet ve hizmetler öncekilerin hizmetlerini kat-kat aşmıştır.

İhsanları ve hizmetleri yalnız Ümeraya ve Ülemaya ve makamlara mahsus kalmamış ahalinin ve fakirlerin hepsine ulaşmıştır.

Mescid-i haramı gözleri kamaştıracak derecede tamir ve tezyin etmiş Hatice-tül Kübranın türbesini ve Mevlidin-Nebi ile Mevlidi Fatıma olan binaları

benzeri olmayacak şekilde ihya etmiş Mina şehrini su şebekeleri ile doldurmuştur.

Seyyid Ahmed Rıfainin ve diğer Velilerin türbelerini fevkalade bir himmet ile tamir etmiştir.

Mekke’de Gayretiyye ve Hamidiyye piyade kışlalarıyla topçu kışlası ve hükümet konağı yaptırmıştır.

Osmanlı halifelerinin herbirinin (Hadimülharemeyn) olduklarını eserleri bütün dünyaya ilan etmektedir.

Vehhabi eşkıyaları Haremeyni şerifeyni tekrar ele geçirdikten sonra bu paha biçilemeyen tarihi eserleri güzel sanatları sinsice yok etmekte

böylece bozuk inançları ile ve barbarca saldırıları ile İslamiyet'i içerden yıkmaktadırlar.

Sultan İkinci Abdülhamid Han Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini

Onun kutsal beldesine hizmetler götürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir.

Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesafeyi kaldırmak niyetiyle yaptırdığı Hicaz ve Bağdat Demiryolu bunun en güzel örneği olmuştur.

Demiryolu yapımının Medine’ye ulaştığı esnada Sultanın verdiği şu çok özel talimat;

onun Ehl-i Beyt’in şahsında Peygamber efendimize olan sevgi saygı ve bağlılıktaki hassasiyetini göstermesi açısından eşine az rastlanır müthiş bir misaldir:

“Mümkün olan aletlerin üzerine keçeler sarınız ki fazla gürültü olmasın ve Ehl-i Beyt’in ve burada yatanların mübarek ruhları rahatsız olmasın!..”





Kulaklarım bereketlensin

Sultan Abdülmecid Han son hastalığında yatakta oturamıyor hep yatıyordu. Yalnız mühim şeyler okunup irade-i şahane alınıyordu.

Sıradaki bir yazı için Medine halkının bir dilekçesi okunacak denildi.

(Durun okumayın beni oturtun) buyurdu. Arkasına yastık konup oturtuldu.

(Onlar Resulullah efendimizin komşularıdır. O mübarek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten haya ederim. Ne istiyorlarsa hemen yapınız!

Fakat okuyunuz da kulaklarım bereketlensin!) buyurdu.

Ertesi gün vefat etti.






Hadimül-haremeyn deyin

Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethedip hilafeti esaretten kurtarınca alışkanlıkla kendisine de Sultanül-haremeyn diyen hatibi susturup
(Benim için o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz. Bana Hadimül-haremeyn deyin) buyurmuştur.





Surre alayları

Sultan Birinci Mehmed Han Haremeyne her sene Surre alayı göndermek güzel âdetini çıkarmıştır.

Osmanlı padişahlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerifeyn ahalisine zahidlere mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan


Mekke şeriflerine ve Hicaz bölgesinde yaşayanlara gönderdikleri para ve değerli eşyalara surre; bunları götüren topluluğa da surre alayı denirdi.

Her şeyin en güzelini Haremeyn-i şerifeyne layık gören Osmanlılar da surre alaylarının en güzellerini gönderdiler.

Bu hizmet devletin yıkılışına kadar en zor şartlarda bile devam ettirildi.

Gönderilirken Kur’an-ı kerim ve na’tlar okunur kurbanlar kesilir buhûrdânlar yakılır tekbir getirilir dualar edilirdi.

Receb ayının on ikisinde Üsküdar’a geçirilen surre alayı halkın coşkun sevgi gösterileri arasında yeni hediye katarları ve hacı adaylarının da

iştirakı ile Hicaz’a doğru yoluna devam ederdi. Yol üzerinde bulunan beylerbeyi ve sancakbeyleri surrenin emniyetini temin etmekle mükelleftiler.

Surre alaylarının sonuncusu 1915 yılında gönderildi. Daha sonra Mekke Emirinin isyânı (1916) ve toprakların elden çıkması sebebiyle gönderilen surre alayları yerine ulaşamadı.




Yüzün sür kademine o gülün

İstanbul’da Sultan Ahmed Camiini yaptıran Birinci Ahmed Han İslamiyet’e ve Resulullah efendimize gönülden bağlı idi.

Beytullahın ve Hucre-i seadetin perdeleri Mısır’da dokunurdu. Ahmed han İstanbul'da dokutup saygı ile göndermiştir.

Bahtî mahlasıyla şiir de yazan Ahmed Han Nakş-ı kadem-i şerîf [Peygamber efendimizin mübarek ayak izi] şeklinde murassâ bir sorguç
yaptırmış
ortasına da mavi mine üzerine altınla kendisine ait şu mısraları yazdırmıştı:

N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i resmini ol hazret-i şâh-ı Rüsülün
Göl-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir.
Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün.

Sultan Ahmed Han Cuma ve Bayram günlerinde ve diğer mübarek günlerde başına bu sorgucu takardı.





Kimim var hazretinden gayrı

Sultan İkinci Mahmud Han’ın Hücre-i saadete hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği aşağıdaki yazı

Osmanlı sultanlarının Resulullah efendimize olan hürmet ve muhabbetlerinin başka bir vesikasıdır.

Şamdan ihdaya eyledim cüret ya Resulallah!
Muradım der-i ulyaya hizmet ya Resulallah!

Değildir ravdaya şayeste destaviz-i naçizim
Kabulünle kıl ihsan u inayet ya Resulallah!

Kimim var hazretinden gayrı halim eyleyem i'lam
Cenabındandır ihsan u mürüvvet ya Resulallah!

Dahilek el'eman sad el- eman dergahına düştüm
Terahhüm kıl bana eyle şefaat ya Resulallah!

Dü- alemde kıl istishab bu Han Mahmud-i Adliyi
Senindir evvel ü âhırda devlet ya Resulallah!



“Nakibü’l Eşraflık” müessesesi
Devlet-i Âliye; Fahri Kâinat Efendimiz ve Onun kutlu soyu Ehl-i Beyt’e hürmet ve hizmetini müesseseler kurarak da fiilen gösterme yoluna gitmiştir.
Sınırları dahilindeki Peygamber nesebine mensup Seyyid ve Şerifleri tek tek kaydederek; her türlü ihtiyaç ve hizmetlerini görmek ve

şecerelerini soy kütüklerine işleyip muhafaza etmek için özel olarak “Nakibü’l Eşraflık” müessesesi ihdas etmiş ve başına da

Âl-i Beyt’e mensup “Nakibü’l Eşraf” isimli bir memur atamıştır.

Peygamber nesline bağlı olduğunu belgeleyenlere birer berat verip kendilerini her çeşit vergiden muaf tutmuştur.

Bütün bu hürmet ve imtiyazlarla topraklarımızda dağınık halde bulunan Seyyid ve Şeriflerin huzur ve sükun içerisinde hayat sürmelerini amaçlamıştır.


Osmanlı Nakibü’l Eşraflara hürmet ve ihtiramda o kadar ileri gitmiştir ki bazı padişahların Eyüp Sultan Türbesinde tertiplenen cülus merasimlerinde onlara kılıç dahi kuşattırmıştır.
Mesela III. Ahmed I. Mahmud ve III. Mustafa Han’a Şeyhülislam ile beraber Nakibü’l Eşraf kılıç kuşandırmıştır.

Cüluslarda Osmanlı Sultanına ilk önce yine Nakibü’l Eşraf bağlılığını arzedip dua etmiştir.

Savaşlarda ise padişahla beraber Nakibü’l Eşraf da sefere katılıyor ve Hazret-i Peygamberin sancağı dibinde yürüyordu.

Sancak-ı Şerif’in İstanbul’dan sefere çıkışından tekrar dönüşüne değin Nakibü’l Eşraf ile maiyetindeki bütün Seyyid ve Şerifler tekbir ve salevat getiriyorlardı...
 
  • Burdasin: Ana Sayfa
    Bugün: 5
    Tıklama: 16
    Çevrimiçi:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol