ahmet pasa
AHMED PAŞA
Onbeşinci asır lirik şâirlerinden. Doğum târihi bilinmemekte olup, Edirne’de doğduğu kaydedilmiştir. 1497 (H. 903)’de Bursa’da vefât etti. Bursa’da bulunan türbesi, yaptırmış olduğu medresesinin yanındadır. Ahmed Paşa tahsilini, o zaman Osmanlı Devleti’nin merkezi olan Edirne’de yaptı. Arabça ve Farsça’yı öğrendi. Tahsîlini tamamladıktan sonra Bursa’da Muradiye Medresesi müderrisi oldu. 1451 senesinde Molla Hüsrev’in yerine Edirne kâdılığına tâyin edildi.
Fâtih Sultan Mehmed Han tahta geçince Ahmed Paşa’ya alâka ve iltifat gösterip, kazaskerlik makamına getirdi. Daha sonra zekâsının inceliğini ve şiirdeki maharetini görerek kendine musâhib, sohbet arkadaşı ve hoca olarak tâyin etti ve vezirlik rütbesi verdi. O da pek çok ilim ehlini ve edîbi pâdişâha tanıtarak âlimleri ve edipleri seven Fâtih Sultan Mehmed Han’ın yardım ve himayesini sağladı.
Ahmed Paşa, İstanbul’un muhasara ve fethinde pâdişâhın dâimâ yanında bulunmuştur. Muhasaranın son günlerinde Fâtih Sultan Mehmed Han onu, Akşemseddîn’e ve Akbıyık Sultân’a göndererek fetih hususunda istişare yapmıştır. İlim sahibi ve İnce bir zekâya sâhib olan Ahmed Paşa’ya orduda ve sarayda Sipahi müftîsi denilmiştir. Pâdişâha ve devlete sâdık olup, paşa ünvânını almıştır.
Bir ara vazifesinden azledilen Ahmed Paşa saraydan da uzaklaştırıldı. Daha sonra meşhur Kerem Kasîdesi’ni yazıp affedilmesini istedi. Pâdişâha arz edilince, Bursa’da Orhan Gâzi ve Muradiye mütevellîliğine tâyin edildi. Bu vazîfeden memnun kalmayan Ahmed Paşa, yine bir şiirle affedilmesini istedi. Bunun üzerine Eskişehir (Sultanönü) sancağına, daha sonra da Tire ve Ankara sancak beyliğine getirildi. Fakat Ahmed Paşa bu vazifelerin hiç birinden memnun kalmadı. Ankara’dan ayrılmak istedi. Bunu bir şiirle pâdişâha iletti ise de arzusu gerçekleşmedi.
İkinci Bâyezîd Han’ın tahta geçmesinden sonra eski itibârını kazanan Ahmed Paşa, Bursa sancak beyi oldu. Bundan sonraki ömrünü Bursa’da geçiren Ahmed Paşa, 1488 (H. 893) senesinde Memlûklülere karşı Ağaçayırı’nda yapılan savaşa katıldı.
Bursa’daki vazîfesinin yanında edebî toplantılara da katılan Ahmed Paşa; 1497 (H. 902)’de vefât edince, Muradiye Câmii yanında yaptırdığı medresenin yakınına defnedildi ve sonradan buraya bir türbe yapıldı.
Ahmed Paşa, on beşinci yüzyılda Şeyhî’den sonra yetişen en büyük dîvân şâiri olup, dîvân şiirinin kurucuları arasında zikredilir. Bazıları onu Şeyhî’den de üstün görmektedirler. Kasîdelerinde kullandığı dilin sadeliği, mecazları, dîvân estetiği içindeki şiirleri ile devrindeki şâirlerin en üstünlerindendir. İran şâirlerinden Selmân-ı Sâvecî, Hâfız-ı Şîrâzî ve Kemâlî Hocendî’nin etkisinde kalmış; kendisinden sonra gelen Abdülbâkî ve Necâtî gibi şâirlere de te’sir etmiştir. Devrinde sâdece Anadolu’da değil, aynı zamanda İran ve Türkistan’da da tanınmış ve zevkle okunmuş dîvân sahibi bir şâirdir. Ayrıca Arabî, Fârisî şiirler de yazmıştır. Şiirlerinde işlediği konular, medih yâni övgü, sevgiliyi tavsif etme ve yanıp yakılma olarak hülâsa edilebilir. Bu şiirleri dîvânında toplanmıştır. Tezkire sahibi Latîfı, Ahmed Paşa’nın sözlerinin âlimce ve üslûbunun büyük kimselere yakışır tarzda olduğunu, inceliklerle dolu beytlerinin söz ve mânâ bakımından gayet metîn söylendiğini, kasîdedeki üstünlüğünün de herkesçe kabul edildiğini bildirmektedir. Bursa sancak beyi iken, Harîrî, Resmî, Mîrî ve Çakşîrî gibi şâirler onun meclisinde toplanırlardı. Evliyânın meşhurlarından olan Emîr Sultan’a, Şeyh Vefâ’ya, Şeyh Tâceddîn’e ve ayrıca Fâtih Sultan Mehmed Han ile ikinci Bâyezîd Han’a ve sultan Cem’e medhiyeler yazmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye Tercümesi; sh. 217
2) Tezkire (Latifi); sh. 76
3) Güldeste-i riyâz-i irfan; sh. 259
4) Esâmî; sh. 48
5) Osmanlı Şâirleri (Muallim Naci); sh. 7
6) Sicilli Osmânî; cild-1, sh. 193
7) Tezkiret-üş-şuarâ (Kınalızâde Hasan Çelebi); cild-1, sh. 134
8) Ahmed Paşa (Ali Alpaslan, Ankara-1987)
9) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 30
10) Resimli Türk Edebiyatı; cild-1, sh. 463
Onbeşinci asır lirik şâirlerinden. Doğum târihi bilinmemekte olup, Edirne’de doğduğu kaydedilmiştir. 1497 (H. 903)’de Bursa’da vefât etti. Bursa’da bulunan türbesi, yaptırmış olduğu medresesinin yanındadır. Ahmed Paşa tahsilini, o zaman Osmanlı Devleti’nin merkezi olan Edirne’de yaptı. Arabça ve Farsça’yı öğrendi. Tahsîlini tamamladıktan sonra Bursa’da Muradiye Medresesi müderrisi oldu. 1451 senesinde Molla Hüsrev’in yerine Edirne kâdılığına tâyin edildi.
Fâtih Sultan Mehmed Han tahta geçince Ahmed Paşa’ya alâka ve iltifat gösterip, kazaskerlik makamına getirdi. Daha sonra zekâsının inceliğini ve şiirdeki maharetini görerek kendine musâhib, sohbet arkadaşı ve hoca olarak tâyin etti ve vezirlik rütbesi verdi. O da pek çok ilim ehlini ve edîbi pâdişâha tanıtarak âlimleri ve edipleri seven Fâtih Sultan Mehmed Han’ın yardım ve himayesini sağladı.
Ahmed Paşa, İstanbul’un muhasara ve fethinde pâdişâhın dâimâ yanında bulunmuştur. Muhasaranın son günlerinde Fâtih Sultan Mehmed Han onu, Akşemseddîn’e ve Akbıyık Sultân’a göndererek fetih hususunda istişare yapmıştır. İlim sahibi ve İnce bir zekâya sâhib olan Ahmed Paşa’ya orduda ve sarayda Sipahi müftîsi denilmiştir. Pâdişâha ve devlete sâdık olup, paşa ünvânını almıştır.
Bir ara vazifesinden azledilen Ahmed Paşa saraydan da uzaklaştırıldı. Daha sonra meşhur Kerem Kasîdesi’ni yazıp affedilmesini istedi. Pâdişâha arz edilince, Bursa’da Orhan Gâzi ve Muradiye mütevellîliğine tâyin edildi. Bu vazîfeden memnun kalmayan Ahmed Paşa, yine bir şiirle affedilmesini istedi. Bunun üzerine Eskişehir (Sultanönü) sancağına, daha sonra da Tire ve Ankara sancak beyliğine getirildi. Fakat Ahmed Paşa bu vazifelerin hiç birinden memnun kalmadı. Ankara’dan ayrılmak istedi. Bunu bir şiirle pâdişâha iletti ise de arzusu gerçekleşmedi.
İkinci Bâyezîd Han’ın tahta geçmesinden sonra eski itibârını kazanan Ahmed Paşa, Bursa sancak beyi oldu. Bundan sonraki ömrünü Bursa’da geçiren Ahmed Paşa, 1488 (H. 893) senesinde Memlûklülere karşı Ağaçayırı’nda yapılan savaşa katıldı.
Bursa’daki vazîfesinin yanında edebî toplantılara da katılan Ahmed Paşa; 1497 (H. 902)’de vefât edince, Muradiye Câmii yanında yaptırdığı medresenin yakınına defnedildi ve sonradan buraya bir türbe yapıldı.
Ahmed Paşa, on beşinci yüzyılda Şeyhî’den sonra yetişen en büyük dîvân şâiri olup, dîvân şiirinin kurucuları arasında zikredilir. Bazıları onu Şeyhî’den de üstün görmektedirler. Kasîdelerinde kullandığı dilin sadeliği, mecazları, dîvân estetiği içindeki şiirleri ile devrindeki şâirlerin en üstünlerindendir. İran şâirlerinden Selmân-ı Sâvecî, Hâfız-ı Şîrâzî ve Kemâlî Hocendî’nin etkisinde kalmış; kendisinden sonra gelen Abdülbâkî ve Necâtî gibi şâirlere de te’sir etmiştir. Devrinde sâdece Anadolu’da değil, aynı zamanda İran ve Türkistan’da da tanınmış ve zevkle okunmuş dîvân sahibi bir şâirdir. Ayrıca Arabî, Fârisî şiirler de yazmıştır. Şiirlerinde işlediği konular, medih yâni övgü, sevgiliyi tavsif etme ve yanıp yakılma olarak hülâsa edilebilir. Bu şiirleri dîvânında toplanmıştır. Tezkire sahibi Latîfı, Ahmed Paşa’nın sözlerinin âlimce ve üslûbunun büyük kimselere yakışır tarzda olduğunu, inceliklerle dolu beytlerinin söz ve mânâ bakımından gayet metîn söylendiğini, kasîdedeki üstünlüğünün de herkesçe kabul edildiğini bildirmektedir. Bursa sancak beyi iken, Harîrî, Resmî, Mîrî ve Çakşîrî gibi şâirler onun meclisinde toplanırlardı. Evliyânın meşhurlarından olan Emîr Sultan’a, Şeyh Vefâ’ya, Şeyh Tâceddîn’e ve ayrıca Fâtih Sultan Mehmed Han ile ikinci Bâyezîd Han’a ve sultan Cem’e medhiyeler yazmıştır.
¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾¾
1) Şakâyık-ı Nu’mâniyye Tercümesi; sh. 217
2) Tezkire (Latifi); sh. 76
3) Güldeste-i riyâz-i irfan; sh. 259
4) Esâmî; sh. 48
5) Osmanlı Şâirleri (Muallim Naci); sh. 7
6) Sicilli Osmânî; cild-1, sh. 193
7) Tezkiret-üş-şuarâ (Kınalızâde Hasan Çelebi); cild-1, sh. 134
8) Ahmed Paşa (Ali Alpaslan, Ankara-1987)
9) Rehber Ansiklopedisi; cild-1, sh. 30
10) Resimli Türk Edebiyatı; cild-1, sh. 463