cellat cesmesi
CELLÂT ÇEŞMESİDünyadan son nasîbi olan buz gibi şerbeti içen mahkûm, ölümün bütün soğukluğunun duvarlarına sindiği bu korkunç zindandan çıkarılır, Topkapı Sarayı’nın 1. kapısı Bâb-ı Hümâyunla 2. kapısı Bâbusselâm arasında bulunan Cellât Çeşmesi’nin önüne getirilir ve çeşmenin önündeki taşın üzerine başı konularak bostancıbaşının da nezâretinde, cellâtbaşının güçlü bir kılıç darbesiyle îdâm edilirdi. İnfaz gerçekleştikten sonra cellâtlar, kanlı palalarını, satırlarını, bu çeşmede yıkadıkları için çeşmeye Cellât Çeşmesi denmişti. Bir diğer adı da siyâsî mahkûmların infâzı burada vâkî olduğundan Siyâset Çeşmesi. Cellâtlara ise “Meydân-ı Siyâset Ustası” denirdi bir dönem. Bâzen de mahkûm, Balıkhâne Kasrı’nda şerbetini içer içmez kementle boğularak öldürülür, cesedi de ayağına taş bağlanılarak denize atılırdı. Başı kesilerek öldürülenlerin kesik başı, çeşmenin önünde ve karşısında bulunan Seng-i İbret ( İbret Taşı ) ismindeki sütunların üzerine ya da Bâb-ı Hümâyûn’un ( Saray’ın en dış kapısı ) nişlerine konulur, üç gün bekletildikten sonra, başsız cesedi gibi kellesi de denize atılırdı. Yabancı seyyahlar, Sarayburnu açıklarından gemiyle geçerlerken, denizin yüzünde böyle nice başsız cesetlere rastladıklarını yazmışlardı.