//--> osmanli-devleti1299 | Osmanli Devleti | osmanli padisahlari | osmanli vezirleri | Osmanli Ansiklopedi Bilgileri


Osmanli Bizim Çektiğimiz Videolar

osmanli-devleti1299 | Osmanli Devleti | osmanli padisahlari | osmanli vezirleri | Osmanli Ansiklopedi Bilgileri

osmanli medeniyet yonetimi





1.      
YÖNETİM ANLAYIŞI

·         Veraset Sistemi ( Egemenlik Anlayışı )

Eski Türk devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devletinde de “Ülke toprakları hanedan üyelerinin ortak malı” olarak görülmüştür. İşte bu nedenle, Osmanlı Devletinde kimin padişah olacağı konusunda kesin bir kural yoktu. Osmanlı ailesinin bütün erkekleri taht üzerinde hak sahibi idiler. Onun için padişah ölünce oğullarının hangisinin tahta geçeceği konusunda devlet yönetimindeki etkili grupların (ümera, ulema vb.) tercihleri önemli rol oynuyordu. Eski Türk devlet geleneğinden kaynaklanan bu sistem (Kut anlayışı) taht kavgalarına neden oluyordu. Taht kavgaları sonrasında tahta geçen padişah mutlak otoriteye sahipti ve “sultan” ünvanını kullanmıştır.

 

I.Murat döneminde, taht kavgalarının önüne geçebilmek amacıyla veraset sisteminde kısıtlamaya gidilmiş ve “ülke toprakları padişah ve oğullarının ortak malıdır” şeklinde değiştirilmiştir.

 

Osmanlı da devlet yönetiminde hakim olan mutlak monarşik yapı, II. Mehmet döneminde “Kanunname-i Ali Osmani”nin yayınlanması ile birlikte, yasalaştırılan “kardeş katli” yasası ile birlikte daha da güçlenmiştir.

 

I.Selim döneminde Mısır Seferi sonrasında Osmanlı padişahları “halife” (hilafet) ünvanını kullanmaya başlamışlardır. Bu durum Osmanlı Devletine “Teokratik” yönetim özelliği kazandırmıştır. I. Süleyman döneminde Şeyhü’l-İslamın divan üyesi olması ile birlikte bu süreç tamamlanmıştır.

 

Taht kavgalarını önlemek amacıyla I. Ahmet dönemi ile birlikte “ekber ve erşat” sistemi uygulanmaya başlanmıştır. Buna göre veliahdlar içerisinden en bük olan ve akli dengesi yerinde olan kişi tahta geçebilecekti. Ayrıca şehzadelerin “sancağa çıkma” usulü de kaldırılarak “kafes usulü” uygulanmaya başlanmıştır. Padişah olacak kişiler bu tarihten itibaren Enderun mektebinde eğitilmişlerdir.


 

 

Osmanlı padişahları ilk defa 1939 yılında, Tanzimat Fermanı ile birlikte mutlak egemenlik anlayışından kendi isteği ile vazgeçmiş ve kanun üstünlüğünü ilk kez kabul etmiştir. 1876’da ilan edilen I. Meşrutiyet ve yayımlanan “Kanun-i Esasi” ile birlikte parlamenter sisteme geçilmiştir.


 

 

 

 

Not:  Devletin kurucu unsurları “Türk devlet geleneğine” , “İslam dini kurallarına” ve “mahalli koşullara” dayanıyordu.

Aynı zamanda padişah, şeriatla çelişmemek şartıyla, sınırsız kural koyma ve uygulama yetkisine sahipti.

 

        Padişahların Yetişmesi:

 

 

XVI. yüzyılın sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince, Anadolu da ki sancaklara Sancakbeyi olarak gönderilirlerdi. Burada bir Lala'nın yanında devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları sağlanırdı.

 

Osmanlı Devletindeki “Lala” kurumunu Büyük Selçuklulardaki atabeylere benzetebiliriz. Ancak Osmanlı devletinde Lala’nın elinde “askeri” ve “siyasi” yetkiler bulunmamaktaydı.  Böyle bir uygulamanın  en önemli  amacı  merkezi  otoriteyi korumaktı.  I. Ahmet döneminde şehzadelerin sancağa çıkma usulü kaldırılmıştır. Bu dönemden sonra şehzadeler saray eğitim kurumu olan “enderun mektebinde” yetiştirilmeye başlanmıştır.

·        
Padişahların Ünvanları:

 

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında başta bulunan hükümdarlara “Bey” denilmiştir. Yine hrıstiyanlara karşı savaştıklarından “gazi” de denilmiştir. ( Örneğin: Osman Bey, Osman Gâzi, Orhan Bey, Orhan Gâzi gibi..) 

Hükümdarların aldığı diğer  ünvanlar ise şunlardır: Han, Hakan, Hünkâr, Sultan ve genellikle Padişah'tır.

 

Not: Yavuz Sultan Selimin 1517 Mısır seferi sonucu “halifelik” Osmanlı padişahlarına geçmiştir. Böylelikle Osmanlı hükümdarları padişah olarak devletin başı, halife olarak da müslümanların dini lideri olma özelliği taşımışlardır.

 

 

2.       SARAY

Padişahın hem özel hayatının geçtiği, hem de devletin yönetildiği yerdi. Saray, “enderun” ve “birun” olmak üzere iki bölümden oluşuyordu. Bu iki bölüm “bab'üs-saade” (Orta kapı) denilen kapıyla birbirine bağlanmıştı. Osmanlı devletinde hükümet, eyaletlerin yönetimi ve ordu doğrudan padişahın şahsına bağlıdır. Söğüt, Bilecik, Bursa, İznik, Edirne ve son olarak İstanbul yönetim merkezi ( başkent ) haline getirilmiştir.

 

·         Enderun ( İç Saray ): Padişahın özel hayatının geçtiği sarayın iç bölümüdür. Burada padişahın  hizmetine bakan güvenilir kimselerin bulunduğu  hizmet ve eğitim odaları ve harem bulunuyordu.

 

 

 

 

Enderundaki odalar şunlardır:

 

 

Hasoda:Padişahın günlük hizmetine bakarlardı.

 

 

Hazine Odası:Padişahın özel hazinesine bakarlardı.

 

 

Kiler Odası:Yemek ve sofra hizmetlerini yaparlardı.

 

 

Seferli Odası:Berber, terzi, müzisyen gibi görevliler bulunurdu.

 

 

 

 

·         Harem: Sarayda kadınların yaşadığı bölüme denirdi. Saraya alınan kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı bir eğitim görürlerdi. Eğer padişah tarafından sarayda tutulmazlarsa “Çıkma usulü” ile saray dışında görevlendirilen  kapıkullarıyla evlendirilirlerdi.

 

 

 

·         Birun ( Dış Saray ): Sarayın dış bölümüne denirdi. Bîrûn da geniş bir yönetici kadro yer alırdı. Tüm devlet işlerinin görüşüldüğü ve padişah’ın resmi hayatının geçtiği yerdi. Padişah halkın şikayetlerini “babü’s-sade kapısı”nda dinlerdi.

 

 

Not: Osmanlılar da ilk saray Bursa da yapılmıştı. Başkent Edirne olunca burada daha büyük bir saray yapılmış, İstanbul'un fethiyle II. Mehmet (Fatih), Bayezıt'deki mevcut sarayda oturmuş, buranın yeterli gelmemesi üzerine aynı yerde başka bir saray yaptırılmıştı. Eski Saray denilen bu sarayın da yeterli olmaması üzerine “Topkapı Sarayı” (yeni saray) yapılmıştır.  Padişahlar XIX. yüzyıla kadar burada oturmuşlar, XIX.  yüzyılda Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız Sarayları yapılmıştı
 
  • Burdasin: Ana Sayfa
    Bugün: 3
    Tıklama: 63
    Çevrimiçi:
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol