osmanli bahriyesi
Osmanlı Bahriyesi
Bahr kelimesi Arapça’da “deniz” demektir. Bahriye (bahriyye), ise terim anlamıyla, “Devletin donanma ve deniz askeriyle ilgili hususları”nı kapsar.
Türk bahriyesi Çaka Bey ile teşkilat bulmuştur. Fatih devrine gelinceye dek bahriye işlerinde devlete ait gemiler yanında, lüzum görüldükçe tüccar sefineleri de harp gemisi olarak kullanılırdı. Bu gemilerde genelde denizcilikle ilgisi olmayan ve “başıbozuk” tabir edilen kişiler istihdam edilirdi. Fatih’ten sonra bahriyeye iş bölümü usulü getirilmiş ve gemiciler (tersane halkı) ile harp sınıfı (levend) birbirinden ayrılmıştır.
Yavuz Sultan Selim zamanında gelişmesini köklü biçimde sürdüren Osmanlı Bahriyesi, Kanuni döneminde dünyanın en büyük deniz gücü haline geldi. Bu dönemde ünlü Amiral Barbaros Hızır Hayreddin Paşa (Ö.1546) tarafından yeniden teşkilatlandırılan Kaptan-ı Derya makamına bağlandı. 1876 yılında Kaptan-ı Derya yerine Bahriye Nazırı adı kullanılmaya başlandı. Bu albümün resmedildiği yıllarda (1918) halen bu isim kullanılmaktaydı.
İstiklal Harbi’nde milli deniz cephesi teşekkül etti. 1924 yılında denizcilik faaliyetleri Erkan-ı Harp Dairesi’ne (Genelkurmay) bağlı olarak Donanma Kumandanlığı tarafından yürütülmeye başlandı. Nihayet 1949 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı makamı ihdas olunarak Türk bahriyesi çağdaş faaliyetlere yöneldi.
Bugün Türk milleti kendi gemisini kendi gücüyle yapan modern Türk bahriyesine (Deniz Kuvvetleri) sahip olmakla gurur duymaktadır.